Nora'nın Kitaplığı : Sis ve Öfke Sarayı (Dikenler ve Güller Sarayı #2) - Kitap Yorumu

7 Mayıs 2021 Cuma

Sis ve Öfke Sarayı (Dikenler ve Güller Sarayı #2) - Kitap Yorumu

Bana bakan yüzü tanıyordum. Yüzünden akan sahteliği, umutsuzluğu, çürümüşlüğü tanıyordum.

Hançeri kaldırırken elim titremedi. Kemikli omzunu sıkıca tutup karşımdaki iğrenç yüze baktım – kendi yüzüme. Ve üvez hançeri tam kalbime sapladım.

Feyre, Amarantha’dan kurtulup Bahar Sarayı’na dönebildi ama bunun bedeli yüksek oldu. Her ne kadar artık Ulu Peri güçlerine sahip olsa da hâlâ bir insanın kalbini taşıyor ve Tamlin’in halkını kurtarmak için yapmak zorunda kaldıklarını unutamıyor.

Gece Sarayı’nın Yüce Lordu Rhysand’la yaptığı anlaşmayı da unutmadı. Tüm bunların ortasında Feyre, iktidar çatışmaları ve tutku oyunlarının baş döndürücü hızında yapması gerekeni yapıyor.
Bu kitabı yorumlamak benim için gerçekten zor çünkü kitabı bir bütün olarak ele alamıyorum. İlk kitabın bıraktığı yerden başlayarak dönüm noktalarından parçalara bölünüyor, tam da SJM'nin tarzı olan, nefis bir şekilde. O yüzden ben de bu kronolojiye uygun olarak düşüncelerimden bahsedersem daha doğru olur sanırım. Ama herhangi bir şekilde spoiler vermeden önce kitap hakkındaki genel düşüncelerimi söyleyeyim. Bu kitapta Feyre'nin gözü kör olmuş bir aşıktan olgun bir kadına dönüşünü gözlemledik gibi hissettim. Kendine karşı çok dürüst oldu ve düşüncelerime tercüman olarak kendi hatalarını eleştirdi. Bu gerçekten çok hoşuma gitti çünkü Feyre'ye ısınmaya çalışıyordum -çünkü her şeye rağmen saç yoldurmaktan vazgeçmiyor- ve bu tavrı bana ilaç gibi gelmişti. Kitapta kahkahalar attıran çok eğlenceli sohbetler vardı ve resmen su gibi akıp geçti. Elimden bırakmak istemedim, bitince de boşluğa düşmüş gibi hissettim bir süre. 


Yeni gelen karakterlere de bayıldığımdan, gerçekten çok bağlandım bu kitaba. Sonunda yine efsane olaylar oldu ama bazı şeylerin sebebini anlamakta zorlandım ve olanlar için kendi kendime sebepler düşünmeye başladım. Sanki çok fazla 'neden' diye sorarsam kitapta boşluklar oluşacak gibi hissedip sorgulamaktan kaçındığımı fark ettim. Böyle olması beni hep rahatsız eder çünkü bu yazarın durumu yeterince iyi açıklayamadığını gösteriyor. Yine de bu koskoca kitabın yanında çok küçük bir eksikti ve tam da beklendiği gibi bu dünyaya aşık oldum.

Dikenler ve Güller Sarayı re-read (ilk kitaptan spoiler içerir)
Öncelikle belirtmek isterim ki, ben ilk kitabı tekrar okuduğumda o kadar da sinir olmadığımı fark ettim. Yazar ilk kitapta bir çeşit Güzel ve Çirkin uyarlaması yazarken belki kendisi de kitabı seri yapacağını ve erkek başrol tahtının el değiştireceğini öngörememişti. Periler ve büyüyle dolu bir Güzel ve Çirkin uyarlaması olarak ele aldığımda ilk kitabı da sevdiğimi hissettim. Tabii ki ne olursa olsun Feyre'nin ilk gördüğü güç simgesi erkeğe pat diye aşık olması ve laneti kırmak için kullanıldığını bilmesine rağmen Tamlin'i asla sorgulamaması saçlarımı yoldurmadı değil. Ama ilk başlarda Prythia'nın gizemleri ve güzelliklerine, sonlara doğru da Rhysand'e odaklanınca o kitap da benim için hoş bir deneyim olmuştu.

Spoilerlı İçerik Başlıyor

  

Sis ve Öfke Sarayı 1. Kısım - Bahar Sarayı
Muhtemelen okurların en çok sıkıldığı kısım burasıdır ama ben ağzım açık şok içinde okuduğumdan olsa gerek, sıkılmaya pek zaman bulamadım. Evlilik mi? Feyre??? Yani tamam sanırım mantıklı, sonuçta iki aşık insan karşılarına çıkan onca engelden sonra kavuştular ve neyi beklesinler ki, değil mi? Yine de Tamlin'den hiç hoşlanmadığım için olsa gerek Feyre'nin tüm bu üstüne bir beden bol gelen gelinin tatlı telaşı hallerini tüylerim diken diken okudum. Hele ki geceleri... Feyre kendini kötü hissederken Tamlin'in sırtını dönüp yatması falan? O kadar rahatsızdım ki neredeyse titriyordum okurken. Yazar Tamlin'i harcadığında hiçbirimizin gözyaşı döktüğünü sanmıyorum. Feyre ağır depresyonda olmasaydı, halinden çok memnun olsaydı bile bu yaşananları her birimizin dudak bükerek okuyacağından eminim. Bu aşamada düşünebildiğim tek şey, önceki kitapta Rhys kaybolmadan önce gözlerinde oluşan şaşkın bakışlardı. 3 ay olmuş... neredesin be gece kuşum?

Sis ve Öfke Saray 2. Kısım - Şov Zamanı
Evlilik sahnesinde utanç dolup devamını okuyamayacağım diyerek kafanızı kuma gömmek istemediyseniz, bizden değilsiniz. Canım Feyre'm, gözünü seveyim, madem yapamayacaktın, neden bu varoluşsal sorgulamalar için son ana kadar bekledin? Yemin ederim kollarımda ne kadar tüy varsa ayağa kalktı, neredeyse çığlık atacaktım. Bir de Rhysand gelip tam zamanında duruma el koyarken Feyre'nin "Hayır Tamlin, beni götürmesine izin vermeyeceksin değil mi" triplerine girmesi? Kurtarıyor adam seni kızım, alooo? Kalıp kem küm yaparak Tamlin'i de kendini de rezil etmeye devam mı etmek istiyordun? Ne kullanıyor bimiyorum bu kız ya, nankörün dibi.


  

Sis ve Öfke Sarayı 3. Kısım - Kırılma
Feyre, en eğlenceli anları orada geçmesine rağmen, her Rhys'ın yanına gidişi bir eziyetmiş gibi davranmaya devam ederken biz de her Bahar Sarayı'na dönüşünde içimizde oluşan hayal kırıklığıyla baş etmeye çalışıyorduk. Tam da Tamlin'in Feyre'yi hapsetmesinden ve Feyre'nin kırılgan bir çiçek gibi günden güne solmasından iyice irite olmuşken sonunda beklenen kriz gerçekleşti ve canımızın en içi Rhysand, hemen duruma el attı. Kazan'a şükürler olsun ki, sonunda, sonunda Gece Sarayı'na gerçek bir giriş yaptık. Alıkonulmuş gibi davranamayacaktı artık Feyre, sadece bu bile devasa bir oh çekmem için yeterliydi. Ama asıl oh çekmemi sağlayan olay bir süre sonra Feyre'nin artık o korkunç depresyon kabuğundan yavaş yavaş çıkıp bazı şeyleri -mesela Bahar Sarayı'na geri dönmeyeceğini, asla- kabul etmeye başlamasıydı.

   

Sis ve Öfke Sarayı 4. Kısım - Yeni Hayat
İşte birçok sorumuza cevap bulduğumuz kısım burada başlıyordu. Rhysand, tam bir -bütün iyilik ve muhteşemlikler bir insanda vücut bulmuş- karakterdi. Belki de biraz fazla kusursuzdu. Okudukça daha çok asla gerçek olamayacağını hissettiğim için hayallerime bile yerleştiremedim. Bir de ilk kitaptaki rolünden, bir tık olsun kötü ve acımasız olmasını bekliyordum. E bu bildiğin yumoş ayıcığı çıktı! Şikayetim de yok aslında ama Rhys beni ciddi ciddi şaşırttı. Feyre'yle aralarındaki cinsel gerilim gerçekten çok eğlenceliydi ve eş bağı ortaya çıkınca, sonra da ikili bir araya gelince bunu biraz kaybettik gibi hissettim. Tabii ki bu durum bu ikiliye özgü değil, her kurguda -hatta gerçek hayatta da- çiftler kavuşunca ben bir tık kopuyorum o ilişkiden. Eminim böyle hisseden tek kişi değilimdir çünkü flört dönemindeki belirsizlik gerçekten hem komik hem de heyecan verici oluyor. Yine de Feyre'nin Rhys'ın yanındayken dönüştüğü güçlü ve özgür kadını çok beğendim. Rhysand'in Feyre'yi neden sevdiğine hiçbir anlam veremiyordum ama bunu söylemek acımasızca olabilir ama eşlik bağı olması en yeterli açıklamaydı bence. Bilmem kaç yıllık Yüce Lord, sırf cesaretli diye bir insan parçasına düşecek değil ya, o gözler ne kadınlar görmüştür kim bilir sonuçta...

  

Biraz da Gece Sarayı yönetim kurulumuzdan bahsedeyim. Mor ve Amren'e ciddi şekilde aşık oldum. Aslında kitapta resmen Feyre harici bütün kadın karakterler efsane, kötü olanlar bile! Feyre de kendi çapında fena sayılmaz ama neyse. Mor'un Azriel-Cassian aşk üçgeni içinde olması beni biraz rahatsız etti. Nesta-Cassian ilişkisi azıcık gelişse de şu üçlü bağ biraz kopsa bari. Azriel'e de kıyamam gerçekten, yüzünün güldüğünü hiç görebilecek miyiz? Amren ise, şaşırtıcı derecede orijinal bir karakter. Sürekli övmek dışında ne diyebilirim bilmiyorum, o yüzden bu konuyu burada bırakacağım.

Sis ve Öfke Sarayı 5. Kısım - Hybern
Gelgelelim kitabın sonuna... Öncelikle, yazarın elimiz değmişken Feyre'nin ablalarını da aradan çıkartalım düşüncesi kurnazcaydı. Çok ortadaydı, pek de iyi sebeplere dayandırılmamıştı -sonuçta birini değiştirip bırakabilirdi kral- ama okurlar olarak biz de böyle olmasını tercih edeceğimiz için çok da sesimi çıkarmıyorum. Benim gerçekten anlamlandıramadığım kısım, kral bu derece güçlüyse, neden odada bizimkilerle oynayıp durdu ki? İstediklerini öylece öldürebilirdi, sonuçta bunların hepsi varisi olmayan genç Yüce Lord'lar, yanındakiler de önemsiz tebaaları. Yani bütün bu Azriel'i yaralayıp onunla tehdit etme oyunlarına falan ne gerek vardı? Zaten herkesi güçsüz bıraktı ve hepsini avcunun içinde tutuyordu. Ayrıca orada rünler kırılınca Feyre arkada kalıp oyunu devam ettirmek zorunda da değildi, fedakarlık yapmasının sebebini çok anlayamadım. Ama sonradan Bahar Sarayı'na sızmak için doğaçlama yapılmış bir plan olabileceğini düşündüm. Sonuçta gizlice evlenirken 'ne olur ne olmaz' diye düşünerek evlenmişlerdi, 'seni Bahar Sarayı'na casus olarak yollayalım' diye düşünerek değil. Yani işte, kendi kendime karakterlerin hareketleri için bahane üretmeyi sevmiyorum derken bunu kastediyordum. Yazar gerçekten orada gerçekleşenleri sağlam sebeplere dayandırıp daha iyi açıklamalıydı. 

  

Her neyse, hadi daha eğlenceli bir olaya geçelim! Lucien ve Elain mühürlendi, ne oluyor ya 🤣 Gerçekten kitapta en beklemediğim ama hoşuma giden olaydı bu ve gelecekteki gidişatını da aşırı merak ediyorum. Ayrıca Lucien demişken, Feyre Lucien'i yerden yere vurma konusunda biraz abarttı bence. Adam Bahar Sarayı'nın yönetim kurulunda ve Tamlin'in emir kulu, yani Yüce Lord'umuza karşı gelip seni gezmeye çıkartmadığımız için özür dileriz küçük hanım! Yok Cassian'la Azriel olsa böyle yapmazdı yok bilmem ne! Senin sarı kafalı Yüce Lord'un Rhysand gibi kusursuzluk deryası olsa Lucien de kafasına göre, daha doğrusu kalbine göre davranmayı bilirdi. Kendi erkek zevkin berbat diye günah keçisi arama Feyre... Şimdi aklıma eş olduklarını söylemediği için Rhys'a abartılı tepki vermesi de geldi. Özellikle de tam Rhys'ı kurtarıp müthiş sahneler çıkartabilecekken. Adamın yüzüne tükürüp gitti resmen. Kimsenin sözünü hiçbir koşul altında dinlemeyip kafasına göre davranan bir insanın başkalarına bu derece sinirlenip ceza vermek istemesi de ayrı saçmalık bence. Ay, tamam sakinleşmem lazım, resmen kıza olan sinirimi bir türlü atamıyorum 😅

   






Spoiler Bitti

İncelenecek çok daha fazla sahne, söylenecek çok daha fazla söz olsa da, ben bu sefer burada bırakıyorum. 3. kitap için gerçekten çok heyecanlıyım! Bir de aklıma gelmişken, lütfen birisi bana neden Rhysand'ın adamakıllı bir fanart'ı yok açıklayabilir mi? Bu adamı yakışıklı hayal eden bir tek ben olamam herhalde! Tek tük olan yakışıklı çizimleri de gerçekten kendisine -hayalimdeki kendisine- hiç mi hiç benzemiyor. Gerçekten nutkum tutuldu, bu kadar tutulmuş bir karakterin bu kadar kötü çizimi olabilir mi ya.... Feyre'yi de nedense erkek gibi çiziyorlar bazen ama neyse ki onun iyi çizimleri de var, kurtarıyor... 

Yazar: Sarah J. Maas     Çevirmen: Meriç Keleş     Yayınevi: Dex

 Sayfa Sayısı: 647      GoodReads Puanı: 4.60


2 yorum :

  1. Bu seriyi çok görüyorum. İlgimi çekti ama henüz okumadım. Spoiler almamak için yazını atlayarak okudum. Sanırım önerdiğin bir seri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öneriyorum, spoiler almadan okumalısın :)

      Sil