Nora'nın Kitaplığı : Uzaktan Kumandalı Kız - Kitap Yorumu

8 Haziran 2021 Salı

Uzaktan Kumandalı Kız - Kitap Yorumu

 
"Bütün dünyayı programlamışlar!"

Alice B. Sheldon 1967 yılında James Tiptree Jr. adıyla bilimkurgu yazmaya başladığında kimse onun aslında bir kadın olduğunu bilmiyordu. Bu durum ortaya çıktığında ise insanlar ne şaşkınlıklarını gizleyebilmiş ne de yazarı takdir etmekten kendilerini alabilmişti. Ötekilikten cinsiyete, gerçeğin yanıltıcılığından insanın evrendeki yerine kadar pek çok konuyu eşsiz üslubuyla anlattığı onlarca eserinin en önemlilerinden biri olan Uzaktan Kumandalı Kız'da ise Tiptree yalnızca kendisinin yazabileceği, feminist, antikapitalist bir siberpunk hikâye ortaya koyuyor.

Kurumlarca yönetilen bir yakın gelecek. Reklamların yasaklandığı bir distopya. Bu durumla baş etmek için farklı yöntemler deneyen şirketler. Bu mücadele sonucunda ortaya çıkan ve tek görevleri alışveriş yaparken görüntülenip subliminal reklamların bir parçası olmak olan popüler kültür ikonları – yani geleceğin tanrıları.

Kendi halinde bir kız olan ve hastalığından dolayı fiziksel olarak fazlasıyla deforme hatta çirkin P. Burke hiç beklemediği bir anda hayatının fırsatıyla karşılaşır. Elinde artık bir tanrı olma fırsatı vardır, hem de insan elinin ürettiği en güzel canlılardan biri olarak, Delphi olarak.

Kilometrelerce öteden P. Burke'ün kumanda etmesiyle dünyayı sarsmaya başlayan Delphi şöhret basamaklarını hızla tırmanırken bu akıldan yoksun Kumandalı'nın arkasındaki Burke de yaşam amacını bulmuş gibidir. Ta ki bu sahte bedenini fazla benimseyip âşık olana dek.

İnsanı insan yapan bilinci midir? Ruh mu bedene hapistir yoksa beden mi ruha?

Uzaktan Kumandalı Kız, hayallerin yeniden bedenlenme süreci.

Açıkçası “70 sayfalık Uzaktan Kumandalı Kız adlı bir bilim-kurgu novellasından ne beklerim” diye düşününce, bu kitaptan fazlası gelmiyor aklıma. Benim için gayet yeterli ve aldığı ödülü de hak etmiş bir hikayeydi. Puanının bu kadar düşük olması beni biraz şaşırttı doğrusu. Okurlar olay bazlı bir hikâye beklentisine girip analiz/detay ağırlıklı bir kurgu okudukları için aradıklarını bulamayıp hayal kırıklığına uğramış olabilirler belki de diye düşündüm.


Kitabı zevkle okusam da, en az kitap kadar etkilendiğim kısım, kitabın önsözüydü. Ursula K. Le Guin tarafından yazılan önsöz, yazara dair bazı gerçeklere ışık tutmakla beraber yazarlar dünyasındaki kadın-erkek yazar üslubu stereotype’ına dikkat çekiyordu. Kendisine çok hak verdim ve gerçekten düşününce benim de benzer etiketlemeler yaptığımı fark ettim. “Kadın yazar kitabı”, “erkek yazar kitabı” denilince aklımda belli türler ve kriterler oluşuyor gerçekten ve bu önyargımızın önüne geçmek yazarlar için zor, özellikle kadın yazarlar için. Bu gözle okuyunca yazarımızı bu kitabında (ve kadın olduğunu açıklayınca toplumdan gelen tepkilere bakılırsa diğer eserlerinde de) bütün erkek-kadın yazar algılarına başarılı bir şekilde meydan okuduğu için takdir etmemek elimde değildi.

Kitabın anlatım tarzı son zamanlarda okuduklarımdan farklıydı ve hoşuma gitti. Anlatıcı doğrudan okura ‘zombi’ diye hitap ederek bir olayı anlatıyor: “Bakın şimdi size ne anlatacağım” benzeri şeyler deyip tanrı bakış açısıyla karakterin yaşadıklarını anlatırken arada sırada da hikayeye dahil olmaya devam ediyor.

Yazarın psikoloji eğitiminden aldığı bilgileri bir bilim kurgu kitabına yedirmesi hoşuma gitti. P.Burke’ün hisleri bana roleplay oyunlarındaki hislerimizi anımsattı. Gerçek kimliğimizin dışına çıkıp olmak istediğimiz veya hayran olduğumuz bir karaktere bürünebilme ve onun hayatını deneyimleyebilme şansı gerçekten fazlasıyla çekici oluyor bazen. P.Burke gerçekten de Delphi olarak cenneti yaşıyor, ta ki bir anarşistle birbirlerine aşık olana kadar...


Tiptree’nin -yoksa Sheldon mı demeliyim?-yarattığı gelecek oldukça ilgi çekiciydi. Reklam yasağı olayı da güzel bir detaydı, cyberpunk bir evrende anti-kapitalist bir düşünce tarzı olması ironik geldi bana ama muhtemelen bir daha denk gelemeyeceğim bir şey olduğu için bu dünyayı özümseyerek okudum. Kitapta sık sık üzerine bilim kurgu perdesi çekilmiş politik göndermeler okuyormuşum hissine kapıldım.

Yazar teknik detayları da o kadar ince düşünüp güzelce kurgulamış ki, aşina olduğum konular olmasına rağmen yazmamış olsa hiç sorgulamayacağım bazı detaylara yer vermiş olması (veri aktarımı, gecikme süresi...) benim için güzel bir sürpriz oldu. Ama ben anlamıyorum öyle şeylerden, okurken araştırmayı da pek sevmem diyorsanız, bu detayları atınca -zaten kitap bir novella (kısa hikâye) olduğu için- basit bir kurgudan fazlası kalmıyor geriye maalesef. Ama ben detaylarını da sıkılmadan okudum ve yazarın düşünce ve anlatım tarzı beni eğlendirdi, o yüzden oldukça sevdiğim bir kitap oldu 💘
Yazar: James Tiptree Jr.     Çevirmen: Begüm Kovulmaz     Yayınevi: İthaki

 Sayfa Sayısı: 70      GoodReads Puanı: 3.59

2 yorum :

  1. Oluşturduğu gelecek ilginçti ama ben fazla kısa buldum. Beklediğim her duygu yarım kaldı sanki. Yine de senin beğenmene sevindim.
    Bu arada yazının sonundaki künye bölümü başka bir kitaba ait sanırım. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayy uyardığın için çok teşekkürler, tamamen gözümden kaçmış :D Haklısın gerçekten çok kısaydı ve her şey çabucak olup bitti, ben böyle olacağını bilerek alıp başlamıştım, belki de beklentim zaten o yönde olduğu için hayal kırıklığına uğramamışımdır :)

      Sil